KÜLTÜREL HAPSOLMUŞLUK: MUĞLA’DA TIYATRONUN ENGELLENEN GÜCÜ
Tiyatronun Gücü ve İdarecilerin Körlüğü: Muğla Örneği
25/02/2025 11:07 | Son Güncelleme : 25/04/2025 13:07 | Okunma Sayısı : 310 | Öznur Atayeter

Tiyatronun Gücü ve İdarecilerin Körlüğü: Muğla Örneği
Tiyatro, insanın içsel dünyasının derinliklerinden toplumsal gerçeklerin yüzeyine kadar uzanan bir yolculuk sunar. Bu yolculuk, bir toplumun vicdanını, bilinçaltını ve kültürel değerlerini gün yüzüne çıkarma amacını taşır. Fakat, ne yazık ki tiyatro, birçok yerel yönetim için sadece dekor, ışık ve sesin birleşiminden ibaret bir gösteri haline gelmiştir. Tiyatronun bu dar perspektifle anlaşılması, sanatın aslında taşıdığı derin ve toplumsal dönüştürücü gücün göz ardı edilmesi demektir.
Tiyatro, toplumsal değişimin motoru olabilir. Ancak, yerel yönetimlerin kültür sanat alanındaki dar bir bakış açısı, bu potansiyelin gerçekleşmesine engel olmaktadır. Sanat, bireyi özgürleştiren, toplumu dönüştüren ve insanlık tarihinin önemli sorgulamalarını içine alan bir disiplindir. Bu yazıda, Muğla'daki son gelişmeleri ele alarak, tiyatronun halkla buluşmasının engellenmesinin yalnızca bir şehre değil, tüm topluma verdiği zararları tartışacağım.
Muğla'da Tiyatronun Geriye Gitmesi: Bir Vaka Çalışması
Bugün, Tiyatro Sinema Oyuncuları Derneği Muğla Şubesi, şehrin kültür sanat politikalarını sert bir şekilde eleştirdi. Tiyatro Sinema Sanatçıları Derneği Başkanı Mehmet Topbaş, Muğla Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Hülya Muratlı'nın tiyatro salonu tahsis etmemesini ve amatör tiyatrolara karşı olumsuz tutumunu gündeme getirdi. Topbaş, "Muğla, kültür sanatın çöplüğüdür" diyerek, şehrin kültürel alanda geri gittiğini vurguladı.
Topbaş'ın açıklamaları, tiyatronun ve sanatın halkla buluşmasının engellenmesinin yalnızca bir yöneticinin ihmali değil, aynı zamanda kültürel bir çöküşün habercisi olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda, muhalif sanatın engellenmesi, sadece sanatçılar için değil, toplumun tüm kesimleri için büyük bir kayıp anlamına gelir. Nietzsche’nin dediği gibi, "Sanat, hayatı sadece olduğu gibi kabul etmez; ona bir anlam katmak için yeniden yaratır." Bu yeniden yaratma süreci, ancak sanatçının özgür bir şekilde çalışabilmesiyle mümkün olur. Ancak Muğla’da bu süreç, engellemelerle ve sansürle biçimlendiriliyor.
Topbaş, Muğla’daki kültür sanat yöneticilerinin, yerel tiyatro sanatçılarından uzak durduğunu belirterek, şehrin tiyatro üretme kapasitesinin geriye gittiğini söylüyor. Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Hülya Muratlı, salon tahsisi taleplerine yanıt vermezken, Muğla’daki kültürel gelişim de bu kayıtsızlık nedeniyle durmuş durumda. Bu durum, yalnızca bir yönetim sorunu değil, aynı zamanda bir toplumun kültürel yapısının zayıflaması anlamına gelir. Tiyatro salonu tahsis etmeyen bir belediye, aslında topluma sanatla buluşma fırsatını da engelliyor demektir.
İdarecilerin Tiyatroyu Yadsımaları: Muğla Örneği
Bunun yanında, Muğla’daki tiyatro sanatçılarının yaşadığı zorluklar, sadece yetersiz altyapı ve ilgiyle sınırlı değildir. Karya Tiyatro Atölyesi Genel Sanat Yönetmeni Dağlar Uygur’un açıklamaları, bu durumu daha da netleştiriyor. Uygur, belediyeden parasını vererek salon alamadıklarını ve belediye yetkililerinin sansür anlayışını eleştirdi. Uygur’un belirttiği gibi, "Muğla’nın çocuklarıyız, bu salon bizim" diyerek, hem kültürel hem de toplumsal bir sahiplenme duygusunun önündeki engelleri dile getiriyor. Uygur’un yaşadığı sansür ve mobing, çağdaş sanatın en temel ilkelerine ters düşmektedir.
Tiyatro gibi toplumu dönüştürme potansiyeline sahip bir sanat dalına, bir yerel yönetim tarafından sansür uygulamak, aynı zamanda toplumun düşünsel evrimini engellemek anlamına gelir. Özgür düşünce ve yaratıcı ifade hakkı, bir toplumun kültürel gelişiminin temel taşlarındandır. Sansürün, sadece sanatçının ifade özgürlüğüne değil, aynı zamanda halkın da sanatla buluşma fırsatına büyük bir darbe vurduğunu unutmamalıyız. Modern zamanlarda sansür, halkı sadece bir sanatsal içeriğe erişimden mahrum bırakmakla kalmaz; aynı zamanda toplumun düşünsel ufkunu daraltır. Bu, sadece sanatçılar için değil, tüm toplum için bir kayıptır.
Felsefi Bir Bakış Açısı: Tiyatronun Evrensel Değeri
Tiyatro, insanın hem bireysel hem de toplumsal düşünsel gelişimini teşvik eden, evrensel bir sanat formudur. Bir toplumun özgürlüğü, yaratıcı ifade özgürlüğü ile paralellik gösterir. Bu nedenle, tiyatro, sadece bir kültürel gösteri değil, toplumsal yapıyı sorgulama, insan haklarını savunma ve kolektif bilinci uyandırma görevini üstlenir. Bu bağlamda, tiyatronun önündeki engelleri görmek, sadece kültürel bir sorunun ötesine geçer; aynı zamanda toplumsal bir çözülüşün de habercisidir.
Felsefi açıdan bakıldığında, tiyatro hem bireysel hem toplumsal evrim için bir araçtır. Aristoteles, "Tiyatro, katarsis (arınma) yaratır" derken, tiyatronun sadece eğlence değil, aynı zamanda bir terapi aracı olduğunu vurgulamıştır. İnsanlar, tiyatroda kendilerini bulur ve toplumun sorunlarına dair farkındalık kazanırlar. Ancak, tiyatro sanatının sansüre uğraması, bu arınma sürecinin engellenmesi anlamına gelir. Bu, halkın içsel bir arınma ve toplumsal dönüşüm fırsatından mahrum kalması demektir.
Bilimsel Araştırmalar ve Toplumsal Değişim: Tiyatronun Rolü
Bilimsel araştırmalar da tiyatronun toplumsal değişimdeki rolünü destekler niteliktedir. Dr. Eric B. M. Kandel, Nobel ödüllü bir nörolog olarak, insanların sanatsal deneyimlerden nasıl zihinsel gelişim sağladıklarını araştırmıştır. Kandel, sanatsal faaliyetlerin beyinde sinirsel bağları güçlendirdiğini ve insanların empati yeteneklerini artırdığını belirtir. Sanat, toplumsal bağları güçlendirir, toplumda dayanışma ruhunu artırır ve bireyleri daha bilinçli hale getirir. Tiyatro, bu anlamda, sadece eğitici değil, aynı zamanda toplumun duygusal zekasını da geliştirir. Eğer bir şehirde, bir toplumda sanat bu kadar göz ardı edilirse, o toplumun kültürel zenginliği de yavaşça yok olur.
Sonuç Olarak…
Muğla’daki gelişmeler, tiyatro sanatının önündeki engelleri ve bu engellerin toplumsal etkilerini gözler önüne seriyor. Bu tür olumsuzluklar, sadece bir şehirle sınırlı kalmamalı, tüm toplumda bir uyanışa yol açmalıdır. Tiyatro, toplumu dönüştüren, bilinçaltını uyandıran, insan hakları ve özgürlük mücadelesi veren bir sanattır. Bu sanatın engellenmesi, bir toplumun kendisini dönüştürme ve sorgulama yeteneğini zayıflatır. Muğla’da yaşananlar, tiyatronun sadece bir gösteri olmadığını, toplumsal değişimin güçlü bir aracı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Sonuçta, yerel yönetimlerin kültürel alandaki dar bakış açıları, toplumsal evrimin önünde büyük bir engel oluşturuyor. Tiyatronun, halkla buluşması için atılması gereken adımlar, yalnızca sanatçılara değil, toplumun tüm bireylerine bir sorumluluk sunmaktadır. Bu sorumluluk, tiyatro gibi güçlü bir sanat dalının toplumla buluşması için gerekli olan değişimi gerçekleştirmektir.
Eğer Muğla, gerçek anlamda bir kültür sanat şehri olmayı hedefliyorsa, kültürel politikalarını gözden geçirmeli, sanatçıları desteklemeli ve tiyatronun özgürce ifade bulabileceği ortamları sağlamalıdır. Tiyatronun gücü, hem bireyi hem de toplumu dönüştürme gücünde yatmaktadır. Bu gücün önündeki engelleri aşmak, sadece bir şehir değil, tüm toplum için hayati öneme sahiptir.
Araştırmacı Gazeteci Yazar: Öznur ATAYETER






Bunlar da ilginizi çekebilir
Fernando Muslera: Kariyerimle gurur duyuyorum
Galatasaray'ın simge isimlerinden biri olan Fernando Muslera, Manchester United maçı öncesinde konuştu. Uruguaylı eldiven, "Kariyerimle gurur duyuyorum" dedi.
1 yıl önceFenerbahçe'den Galatasaray'a olay gönderme: Ezberlediğiniz sezonlar gibi olmayacak
Fenerbahçeli yönetici Ahmet Ketenci, Galatasaray Kulübü'ne gönderme yaptı ve sarı-lacivertli taraftarlara şampiyonluk için birliktelik çağrısı yaptı.
1 yıl önceBruno Fernandes: Tek hedefimiz Galatasaray'ı yenmek
Manchester United'ın Portekizli orta saha oyuncusu Bruno Fernandes, Galatasaray maçı öncesi konuştu.
1 yıl önce