Akbelen Ormanı ve Zeytinliklerin Yok Oluşu: Suyun ve Toprağın Satışı
Bunu yazarken, Muğla'nın İkizköyü'ndeki Akbelen Ormanı'nda yaşananları düşünmek zor. İnsan, her geçen gün doğanın daha fazla yok olduğunu, köylülerin sadece topraklarını değil, haklarını, yaşamlarını ve geleceğini savunurken, karşısında açgözlü, vicdansız bir şirketin durduğunu görmek istemiyor. Ama işte gerçeği görmek zorundayız: Akbelen'deki direniş, sadece bir köyün mücadelesi değil, bu topraklarda zeytinle geçinen tüm insanların ve bu ülkenin geleceğiyle ilgili bir kavga.
05/03/2025 04:31 | Son Güncelleme : 25/04/2025 12:45 | Okunma Sayısı : 307 | Öznur Atayeter

Bunu yazarken, Muğla'nın İkizköyü'ndeki Akbelen Ormanı'nda yaşananları düşünmek zor. İnsan, her geçen gün doğanın daha fazla yok olduğunu, köylülerin sadece topraklarını değil, haklarını, yaşamlarını ve geleceğini savunurken, karşısında açgözlü, vicdansız bir şirketin durduğunu görmek istemiyor. Ama işte gerçeği görmek zorundayız: Akbelen'deki direniş, sadece bir köyün mücadelesi değil, bu topraklarda zeytinle geçinen tüm insanların ve bu ülkenin geleceğiyle ilgili bir kavga.
Bölgedeki maden şirketi, "enerji ihtiyacı" adı altında bölgedeki her şeyin üzerine basıyor. Ama gelin görün ki, burada söz konusu olan yalnızca birkaç kömür madeninin çıkarılması değil. Maden şirketi, bu toprakların bağrına dinamitler yerleştirerek, ekosistemi yerle bir ediyor. Ve en kötüsü, bu yıkım sadece toprakla sınırlı kalmıyor. Bölgedeki su kaynakları, yer altı suyu da aynı şekilde tehdit altında. Bodrum'un, Milas'ın içme suyu ihtiyacı için bağımlı olduğu su havzası bu ormandan besleniyor. Yani bu madenin hayata geçmesiyle birlikte, bu ilçeler susuz kalacak. Öylesine basit bir denklem ki: Toprağı, suyu ve zeytinlikleri yok etmek pahasına enerji üretimi yapmak.
Ama her şeyin bir bedeli var. Yani, bu kadar acımasızca yapılan bir savaş, ne sadece köylülerin ne de çevrecilerin kaybı olacak. Hepimizin kaybı olacak. Çünkü bugün Akbelen’de yaşananların, gelecekte tüm Türkiye’de yaşanacakların bir örneği olacağını söylemek kehanet değil. Şirketin amaçları açık: Tarım alanlarını, zeytinlikleri ve doğayı, hiçbir engelle karşılaşmadan satmak. Bugün, Akbelen Ormanı’nda yaşananlar, yarın başka zeytinliklere, başka tarım alanlarına sıçrayacak. Şirketler her istediklerini yapacak, yerel halkın sözüne değer verilmeyecek.
Ve tüm bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de kamuoyunu yanıltmak için çeşitli yalanlarla halkın gözünü boyamaya çalışıyorlar. Maden şirketi, kendisini "yeşil enerji" savunucusu olarak tanıtıyor. Ama bir kere daha soralım: Nasıl bir yeşil enerji bu? Doğanın katledildiği, suyun ve toprağın yok olduğu, köylülerin yaşam alanlarının tehdit altında olduğu bir enerji modeli "yeşil" olabilir mi? Bir madenin büyüklüğü ve enerji ihtiyacı, köylülerin geleceğiyle, ekosistemin yaşamsal dengesiyle mi ölçülmeli?
İkizköy'deki köylüler, zeytin ağaçlarını ve topraklarını savunarak, sadece kendi yaşamlarını değil, tüm Türkiye'nin geleceğini savunuyorlar. Zeytin yasası, onların haklarını koruyor. Bugün Akbelen Ormanı’nda ne oluyorsa, bu sadece zeytinliklerin korunması meselesi değildir. Bugün bu yasaya yapılacak her müdahale, yarın diğer tarım alanlarının ve yaşam alanlarının şirketlerin insafına terk edilmesi demek olacaktır.
Fakat bu noktada, gerçek bir mücadele ruhunun ve dayanışmanın ortaya çıktığını görmek önemli. Zeytinle geçinen bu köylüler, bu ülkenin geleceğini savunuyor. Bugün Akbelen'deki direnişi sadece İkizköylüler değil, tüm zeytin üreticileri, çiftçiler, köylüler ve doğa dostları desteklemeli. Bu direniş, sadece zeytinliklerin korunması değil, aynı zamanda suyun, tarımın ve doğal kaynakların korunması için verilen bir mücadeledir. Her bir zeytin dalı, bir direnişin simgesidir. Ve bu direnişin kazanılması, tüm Türkiye için bir zafer olacaktır.
Hangi yüzle bu yıkımın devamına göz yumabiliriz? Nasıl olur da bu halk, bu topraklar, bu zeytinlikler savunulmaz? Bugün Akbelen’de olup bitenler, yarın tüm köylülerin, çiftçilerin, tarım işçilerinin, zeytin üreticilerinin başına gelebilir. Zeytin yasasının değiştirilmesi, toprağımızın satılması ve yok edilmesi anlamına gelir. Eğer bu haklı mücadelenin sesine kulak vermezsek, bir gün, bu topraklar, bu zeytin ağaçları, bu yeraltı suları olmayacak.
Bu yüzden soruyorum: Akbelen’i savunmak, sadece İkizköylülerin sorunu mu? Yoksa bu topraklarda herkesin sorunu mu? Mücadeleyi büyütme zamanıdır.






Bunlar da ilginizi çekebilir
Türkiye'nin üçünü çeyrek büyümesi için beklentiler belli oldu
TÜİK'in 30 Kasım perşembe günü açıklayacağı üçüncü çeyrek büyüme verisi öncesinde tahminler açıklandı.
1 yıl önceDerbide kazanan yok! Galatasaray ile Fenerbahçe golsüz berabere kaldı
Süper Lig'in 25. haftasındaki derbide Galatasaray ile Fenerbahçe karşı karşıya geldi. RAMS Park'ta oynanan müsabaka golsüz sona erdi. Bu sonuçla birlikte iki takım arasındaki ikili averajda avantajı sarı-kırmızılılar eline geçirdi ve 6 puanlık fark da değişmedi.
2 ay önceGüzide Duran'ın boşanma sürecinde Okan Buruk detayı: Aşk hikayelerinin odak noktasında neden o var?
Gökay Kalaycıoğlu ve Hakan Solaker, Magazin Bahane programında Güzide Duran ile eşi Adnan Aksoy'un boşanma sürecini ve Duran'ın Okan Buruk ile aşk yaşadığı iddialarını konuştu.
2 ay önce